TÜSİAR BASIN AÇIKLAMASI
TÜSİAR TÜRKIYE RAPORU ARALIK 2025 ASGARİ ÜCRET BEKLENTİ ARAŞTIRMA SONUÇLARI

TÜSİAR BASIN AÇIKLAMASI
TÜSİAR TÜRKIYE RAPORU ARALIK 2025 ASGARİ ÜCRET BEKLENTİ ARAŞTIRMA SONUÇLARI
Asgari Ücret Belirleme Sürecine İlişkin Kamuoyu Araştırması**
Türkiye’de milyonlarca çalışanı ve aileyi doğrudan ilgilendiren asgari ücret belirleme süreci devam ederken, kamuoyunun 2026 yılına yönelik beklenti ve talepleri ekonomik koşulların toplum üzerindeki etkisini açık biçimde ortaya koyuyor. TÜSİAR Araştırma ve Danışmanlık tarafından 5–11 Aralık 2025 tarihleri arasında Türkiye genelinde gerçekleştirilen “TÜSİAR Türkiye Raporu – Aralık 2025” çalışması, vatandaşların asgari ücrete ilişkin görüşlerini kapsamlı biçimde analiz ediyor ve dikkat çekici bulgular sunuyor.
Araştırma, NUTS-2 bölgesel sınıflamaya göre seçilmiş 26 ilde “yüz yüze anket uygulaması (face-to-face survey administration)” yöntemiyle gerçekleştirilmiştir. Bu yöntem, literatürde “saha temelli veri toplama tekniği”, “doğrudan yanıtlayıcı etkileşimi” ve “en yüksek yanıt kalitesini sağlayan veri toplama yöntemi” olarak tanımlanmaktadır. Çalışmada toplam 2.494 katılımcı ile görüşülmüş olup bulgular, %95 güven aralığında ±2,3 örneklem hatasıyla Türkiye kamuoyunun ekonomik algısını temsil etmektedir.
Bu araştırma Tüsiar Araştırma Danışmanlık Ltd. Şti. öz kaynakları ile yapılmıştır.
ARAŞTIRMANIN KİMLİĞİ
Katılımcıların İllerine göre dağılımına bakıldığında;

Katılımcıların Cinsiyetlerine göre dağılımları;

Katılımcıların yaşlarına göre dağılımları;

Araştırmaya katılanların cinsiyet dağılımı, %50,4 Erkek ve %49,6 Kadın olarak gerçekleşirken. Yaş gruplarına göre dağılım ise;
S-1- Sizce 2026 yılı için net asgari ücret ne kadar olmalıdır? (Mevcut asgari ücret: 22.104 TL)
(TÜSİAR Türkiye Raporu – Aralık 2025)
Türkiye’nin dört bir yanında yürütülen araştırmada toplumun 2026 yılı için beklediği asgari ücret düzeyi netleşti. Sonuçlar, hem çalışanların hem de genel kamuoyunun ekonomik tabloya ilişkin güçlü bir beklenti ortaya koyduğunu gösteriyor.
Araştırmada katılımcıların %33,9’u asgari ücretin en az %60 ve üzeri artması gerektiğini belirtti. Bu oran, 35.366 TL ve üzeri bir talebe karşılık geliyor ve tüm seçenekler arasında açık ara en yüksek paya sahip.
Toplumun %72’si ise toplamda 30.000 TL ve üzeri bir net asgari ücret talep ediyor.
Bu oran, kamuoyunun ekonomik koşullarla uyumlu ve güçlü bir talepte bulunduğunu gösteriyor.
Sendikaların büyük kısmı 2026 yılı için 30–40 bin TL aralığını gündeme taşırken, araştırmada toplumun 35 bin TL ve üzeri talebinin daha yüksek oranda karşılık bulduğu görüldü.
Bu sonuç, sendikaların masaya getirdiği tekliflerin kamuoyu tarafından “asgari sınır” olarak görüldüğünü, beklentinin ise bu seviyenin üzerine çıktığını gösteriyor.
Katılımcılar arasında en düşük artış oranı (%10–%15 artış) yalnızca %10,9’luk bir kesim tarafından destekleniyor.
Bu düşük oranlar, toplumun mevcut ekonomik koşullarda “geçim şartlarının korunması” için yeterli görülmüyor.
Barınma, kiralar, gıda enflasyonu ve borçluluk düzeyindeki artış, ücret beklentilerinin yukarı yönlü olmasının temel belirleyicileri.
Saha verilerine göre özellikle asgari ücretli çalışanlar arasında 35 bin TL altı hiçbir seçeneğin “çözüm” olarak görülmediği ortaya çıktı.
Asgari ücretle geçinen kitle, son iki yılda yaşam maliyetlerinin keskin şekilde artmasının etkisiyle daha yüksek bir artış talebi içinde.
Bu durum, ücret düzenlemesi yapılırken en çok etkilenen kesimin beklentisinin masada belirleyici olması gerektiğini işaret ediyor.
Bu bulgular ışığında, toplumun 2026 yılı için ortaya koyduğu beklenti net:
“En az 30 bin TL, ideal olarak 35–40 bin TL bandı.”
Araştırma, ekonomik kırılganlığın toplumda ne kadar derin hissedildiğini ve ücret politikasının sosyal yaşamla doğrudan ilişkisini açıkça ortaya koyuyor.
Çapraz Değerlendirme
2026 yılı Asgari ücret artış miktarına göre yeterlilik değerlendirmesi

TÜSİAR’ın verileri Türkiye’de asgari ücret tartışmasının yalnızca rakamlardan ibaret olmadığını; toplumun büyük bölümünde derin bir “geçinememe” duygusu oluştuğunu gösteriyor.
Araştırmanın ikinci aşamasında katılımcılara tercih ettikleri artış oranının geçim koşullarını iyileştirip iyileştirmeyeceği soruldu. Sonuçlar çarpıcıdır:
Bu sonuç, toplumda derinleşmiş ekonomik umutsuzluğa işaret ediyor.
Yani asgari ücretin 35 bin TL ve üzerine çıkmasını isteyenlerin dörtte biri, bu seviyenin bile geçinmeye yetmeyeceğini söylüyor.
Örneğin %15 artış (%25.420 TL) isteyenlerde:
Bu oran, düşük artış beklentilerinin önemli bölümünün gerçekçi beklenti değil, çaresizlik kaynaklı olduğunu gösteriyor.
Bu grup toplum içindeki en yüksek artış talep eden kategori olmasına rağmen:
Bu tablo, Türkiye’de geçinebileceğine “tam inanan” oranının çok düşük olduğunu ortaya koyuyor.
Bu veriler bize şunu gösteriyor:
Bu algı, sendikaların “gerçek alım gücünün korunması” vurgusuyla tamamen örtüşmektedir.
Sendikalar ve çalışan temsilcilerinin şunları talep ettiği düşünüldüğünde:
TÜSİAR verileri, çalışanların bu talep yapısıyla büyük ölçüde uyumlu görülmektedir.

TÜSİAR Türkiye Raporu verileri, asgari ücret beklentisinin yaş grupları arasında ciddi farklılıklar gösterdiğini ortaya koyuyor. Veriler, özellikle genç nüfusun çok yüksek oranlı artışlara yöneldiğini, orta yaş gruplarında beklentinin daha dengeli dağıldığını, ileri yaşlarda ise geçim maliyetlerinin “yüksek artış zorunluluğu” olarak görüldüğünü gösteriyor.
➡ Gençlerin toplamda %67’si, mevcut ücretin 30.946 TL üzeri olması gerektiğini düşünüyor.
Bu durum, 18–24 yaş grubunun yüksek enflasyon, kiralar ve ilk iş deneyimindeki düşük gelir düzeyinden en sert şekilde etkilendiğini gösteriyor.
Bu yaş grubu da gençlerle benzer:
➡ 25–34 yaş arası çalışanların %82’si, 30 bin TL üzeri bir asgari ücreti zorunlu görüyor.
Bu yaş grubu; ev kurma, aile geçindirme, çocuk masrafları gibi yüklerin arttığı dönem olduğundan gelir baskısı en yoğun yaşanan kesim olarak görünmektedir.
➡ Orta yaş grubu, ekonomik gerçeklik ile geçim baskısını dengeleyen daha rasyonel bir dağılım sergiliyor.
➡ Bu grup, hem düşük hem yüksek artış talep eden kesimlerden oluşan iki uçlu bir profil sergiliyor.
Bu durum, gelir düzeyi farklılıklarının bu yaş grubunda genişlediğine işaret ediyor.
55 yaş üstünde:
➡ Emeklilik yaşı yaklaşan bu kesimde yüksek artış talepleri dikkat çekicidir.
Bu durum, mevcut ekonomik koşullarda emekliliğe yaklaşanların gelir güvensizliği yaşadığını göstermektedir.

Araştırma bulguları, seçmenlerin 2026 yılı asgari ücret beklentilerinin yalnızca ekonomik koşullardan değil, aynı zamanda siyasi aidiyet ve beklentilerden de güçlü biçimde etkilendiğini ortaya koyuyor.
AK Parti seçmenlerinin dağılımında, daha çok %25–%40 bandındaki artış beklentilerinin yoğunlaştığı görülüyor.
Bu seçmen grubunda çok yüksek artış talebi sınırlıyken, kademeli fakat hissedilir bir artış beklentisi ön planda.
CHP seçmende daha net bir tablo karşımıza çıkıyor:
Bu sonuç, CHP seçmeninin daha yüksek enflasyon baskısı algıladığını ve asgari ücrette radikal bir artış beklentisi taşıdığını gösteriyor.
DEM Parti seçmeninin ağırlıklı yönelimi:
DEM seçmeni arasında neredeyse her 10 kişiden 9’u çok yüksek artış talep ediyor. Bu, ekonomik memnuniyetsizliğin bu grupta daha yoğun hissedildiğini gösteriyor.
MHP seçmende beklentiler daha dengeli:
Bu grupta ne çok düşük ne de çok yüksek artış talebi baskın değil; “orta ölçekli artış” beklentisi belirgin.
Yeniden Refah Partisi seçmeninde:
YRP seçmeni, iktidar seçmenine kıyasla daha sert bir ekonomik iyileştirme talep eden bir profile sahip.
Bu seçmen gruplarında ekonomik memnuniyetsizlik bariz biçimde yüksek.
Bu tablolar bize şunu gösteriyor:
Yüksek artış talep eden gruplar, ekonomik sıkışmayı daha yoğun hisseden veya hükümetin ekonomi yönetimine eleştirel yaklaşan kesimlerden oluşuyor.
Son yıllarda kamuoyu ve sendikalar, resmi zam oranlarının altında kalan ücret politikaları nedeniyle “asgari ücrette en az %50 ve üzeri artış” çağrısı yapmaktadır.
Tabloya göre seçmenlerin toplam dağılımı:
Bu oran, sendikaların son dönemde dile getirdiği “%45–%60 arası zam beklentisi” ile birebir örtüşüyor.
Yüksek artış talebi (%50 ve üzeri) toplam katılımcıların yarısına yakın.
Asgari ücret tartışmaları yalnızca ekonomik değil, toplumsal ve siyasi bir gösterge halini almış durumda.
Tüsiar Araştırmanın yapmış olduğu Bu Araştırma sonuçları, 2026 yılı için kamuoyunda radikal bir artış beklentisinin ağırlık kazandığını açıkça ortaya koymuştur.